10/17/23

2.Güvenilir Ürün Zirvesi -Feed the Future Ödül Töreni-Yılmaz Parlar

2.Güvenilir Ürün Zirvesi -Feed the Future Ödül Töreni

Başkanlığını Celal Toprak’ın (Yeni Platformlar Derneği (YAPDER) Bünyesinde Güvenilir Ürün Platformu tarafından  2. Güvenilir Ürün Zirvesi" ve "Feed the Future Ödül Töreni" 16 Ekim 2023 Pazartesi günü Florya Crowne Plaza Hotelde gerçekleştirildi.



Güvenilir Ürün Platformu Sekreteri Elif Aşlamacı Attepe’nin üstün gayretleriyle, Güvenilir Ürün Platformu tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Güvenilir Ürün Zirvesi ve Feed the Future Ödül Töreni, 12 ülkeden gıda sektörüne yön veren isimleri İstanbul'da bir araya getirdi.



"El Ele" temasıyla gerçekleşen program kapsamında uzman konuşmacıların yer aldığı paneller, "israfa dur" diyen reçete denemeleri, workshoplar ve 12 ülkenin kamu ve özel sektör temsilcileri ile ülke masası toplantıları düzenlendi.

Gıda ve tarım sektörünü bir araya getiren Güvenilir Gıda zirvesinde önce Güvenilir Gıda önemine göz atalım;



Gıdanın önemi açıktır ve gereklidir. Gıda, insan vücudunun inşasında önemli bir unsurdur. Sağlıklı gıda bize gelişmek ve büyümek, aktif ve sağlıklı olmak, hareket etmek, oynamak, çalışmak, düşünmek ve öğrenmek için gereken besinleri ve enerjiyi sağlar. 

Yiyecek ve su vücudun beslenmesinin ve güçlenmesinin temel kaynaklarıdır ancak yediğimiz besinlerin birçoğunun herhangi bir besin değeri yoktur. 



Tam tersine diyabet, kalp hastalıkları gibi sağlık sorunlarına yol açıyor. Bu nedenle vücuda yeterli besin değerini sağlayabilecek sağlıklı ve dengeli gıdaları tercih etmeliyiz. 


Besinler vücudumuzla, zihinsel ve sosyal sağlığımızla doğrudan ilgilidir çünkü her yiyecek veya sıvı, fiziksel ve zihinsel gelişimimiz için çok gerekli olan   karbonhidrat, protein , vitamin, mineral, yağ vb. belirli besinleri içerir.


Güvenilir Gıda zirveleri gıda israfını azaltarak sürdürülebilirliği artırmak;

Küçük işletmelere pazar erişimi sağlayarak ve istihdam yaratarak yerel ekonomiyi desteklemek, İnsanların fiziksel, zihinsel ve sosyal refahını iyileştirmek gibi farkındalığı artırarak temel faydaları sağlamaktadır.

Zirvenin sunuculuğunu gazeteci TV Programcısı Çetin Ünsalan üstlendi, Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak açılış kısa konuşmasında bu sene ikincisini gerçekleştirdikleri etkinliğin tarım sektörüne katkılarından bahsederek, zirvede özellikle deprem bölgesinden gelen üreticilerin açtığı stantlar aracılığıyla oradaki üretimin desteklenmesi konusunda farkındalık yaratmak istediklerini açıkladı.

Propolis İnovasyon ödüllü BEOO arı ürünleri üreticisi BEOO Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı konuşmasında; “İklim krizin artık gündemde olduğu gıda üretiminin gündeminde olduğu şu günlerde ve Dünya Gıda Gününde bu çalışmanın gerçekleştirilmesi son derece önemli ve büyük bir sorumluluk bizim üzerimize düşen önemli bir sorumluluk.



Biz de bu sorumluluğu bilinciyle etkinliklerde daha fazla farkındalık yaratmak ve toplumda ileti artırmak için çabalıyoruz. 


Tabii ki bireyin en önemli hakkı olan yaşama hakkını ve yaşamını sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğu güvenilir ürünlere ve hizmetlere erişebilmesini sağlamak için kurduğumuz güvenilir ürün platformu, ailemiz yaptığımız bu çalışmalarla bu farklılığı artırarak aslında uluslararası seviyede bir bilinirlik ve ses getirmeyi amaçlıyoruz. 


Bugün bu arada yaşadığımız deprem felaketini de tabii etkileri ve izleri halen ülkemizde devam ederken hem Ziraat üretimi konuşacağız. Hem tarımsal  ekonomiye nasıl dikkat çekebileceğimizi el ele temasıyla bu yılın teması biliyorsunuz. 


El ele bu temayla bu tüm bu konuları ele alacağız. 

Israfa hep birlikte dur diyeceğiz. ve şartlar düzenleyeceğiz ve programla eş zamanlı olarak da depremler etkilenen tüm iller için perakende ile kooperatif el ele destekleri sektör profesyonellere yönelik kariyer toplantıları, beni hafife alma, inovasyon yarışması ve ödül töreni 


Bu akşam gerçekleştireceğimiz bir ödül töreninde 108 değerimiz tarafından 300 altmışa yarın başvuru 48 ismim bu akşam hep birlikte ödül alacak değerlendirildi. Hepsi çok kıymetliydi. Projelerin, jürilerin hepsi her projeyi değerlendirmediğini söyleyebilir. Yani ilişkili olabilecek konular ayrıştırıldı. Dolayısıyla tamamı bir değerlendirme yapıldığını da hatırlatalım. Gıda ve tarım sektörüne katkı sağlamak ve kırsal alanda ses getirmek amacıyla Türk insanına ses olmak amacıyla yaptığımız bu yarışmamızın her yere daha çok kişiye ulaşmasını ve sesini duyurmasını diliyoruz ve tabii ki üretici ve ürünlere ses olmasını diliyoruz. Kendini gelecek nesillerimizin ürünleri gıda ulaşmasına adamış sektör profesyonellerimiz, akademisyenlerimiz, üreticilerimiz ve gönüllülerimiz. Ayrıca bugün burada bulunarak farkındalığı katkı sağlayan herkesin dünya gününü kutluyorum.” dedi

 

Etkinliğin açılışında konuşan Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ahmet Bağcı, zirvenin deprem bölgesindeki tarımsal üretim ve ekonomiye dikkati çekmek için "El Ele" temasıyla gerçekleştirilmesinin öneminden bahsetdi.

Bağcı, " Kent merkezleri ile birlikte kırsalın da hızlı bir şekilde ayağa kalkması için bakanlık olarak tüm imkanlarımızı seferber ettik. Bölgeye 14 milyar TL'ye yakın tarımsal ödeme desteği sağladık. Bölgeden 300 bin ton hububat ürünü aldık ve karşılığında 1 milyar 600 milyon TL ödeme yaptık. Bugün kullandığımız tohumun yüzde 97'si yerli üretimdir. Son 21 yılda üreticimizi tarımsal üretime teşvik etmek için onlara reel olarak 850 milyar TL tarımsal destekleme ödemesi yaptık. Üreticimizin doğal afetlere karşı emeğini ve alın terini korumak için TARSİM'i kurduk ve bu kapsamda 20 milyar TL'ye yakın ödeme yaptık. Su, sulama ve toplulaştırma alanında 479 milyar TL yatırımla 9 bin 585 tesisi hizmete aldık. Kırsal kalkınma yatırımlarıyla hem üretimi hem de ürün işlemeyi destekledik.

Bu kapsamda yaklaşık 93 milyar TL hibe desteği sağladık. Bu yaptığımız çalışmalar neticesinde sadece bitkisel üretimde Cumhuriyet tarihinin üretim rekorunu kırarak 128,6 milyon ton üretim yaptık. Yine, hayvansal üretimdeki hayvan ve verim artışları ile büyük bir üretimin önünü açtık. Türkiye genelinde 7 bin 500'den fazla gıda denetçimiz ile yılda 1,3 milyonun üzerinde gıda denetimi yapıyoruz."şeklinde icraatlarını dile getirdi.



Ticaret Bakan Yardımcısı Sezai Uçarmak da Bakanlık olarak yaptıkları çalışmaları paylaştı.

Özetle Uçarmak "Her ürettiğimiz ürünün bir niteliği olması lazım. İnsanları önce üretime teşvik etmek gerek. Üretimin sürdürülebilir şekilde planlanması çok önemli." dedi. 

Yörelere değer katan liderler ve üreten yöre üreten Türkiye Protokol imza töreninde Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Ordu belediye Başkanı Hilmi Güler tarım ile ilgili son yaptıklarını söylediler 

İstanbul Valisi Davut Gül organizasyonun sektör için önemine işaret ederek, çiftçiye destek verilmesi, kadınlar başta olmak üzere kooperatifleşmenin sağlanması, kooperatiflerin ve ürünlerin markalaşması gibi konulara dikkati çekti.

"Herhangi bir yerdeki çatışma, tüm dünyanın gıda arz güvenliğini tehdit eder hale geldi" şeklinde olumsuz tarafını işaretledi.

İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Başkanı Ali Kopuz da ​​​​​​​bugün gıda konusunda dünyanın gündeminde olan iki konunun "gıda güvenliği" ve "güvenilir gıda" olduğunu söyledi.

İstanbul Ticaret Borsası desteği ile düzenlenen Zirvenin workshopunda, Gluten Free Karadeniz Mutfağı reçeteleri hazırlandı.

İSTİB Meclis Üyesi Süleyman Tarakçı, Masterchef Serap Aktan, Nalia Mutfak Koordinatörü Volkan Aslan ve Nalia Yöresel Ürünler Sorumlusu Fatma Tarakçı’nın hazırladığı, mısır tatlısı, muhlama, turşu kavurma ve mısır ekmeği yaptılar.

Diğer workshopta israfa dur denildi. Danet desteği ile yapılan Atıksız Coğrafi İşaretler workshopunda Danet Kalite Güvence Yöneticisi Furkan Sungur Uluçay, Gastronomi Yazarı Talip Bayram, Masterchef Serap Aktan ve Gastronomi İçerik Geliştirici Gülçin Polat yer aldı.

“İş Dünyasından çevreye yeşil ışık” panelinde moderator Gazeteci Mehmet Uluğtürk Hollanda örneğini verdi.

Hollanda yüzölçümü Güneydeki üç şehrimiz kadar Hollanda tarımsal ihracatı 236 milyar dolar. Adana'nın, Mersin'e, Osmaniye'nin tarımsal ürünün ihracatından 6 milyar dolarlık gıda ihracat gerçekleştirdiler.



Saydığım 3 kentin ihracatının toplam 6 milyar dolar içinde,tarımsal makinemiz var, yazılımımız var, her şeyimiz var. 6 milyar dolar... 

Yeşil mutabakatla son yılların en popüler konusu. Sürdürülebilir çevre en önemli konulardan ben ilk sözü Leyla Alaton’a  vermek istiyorum,” dedi


Leyla Alaton, “Sizden aldığım ilham kadarıyla konuşacağım ama, ilham verici bir konuşmaydı. Biz herhalde konuya bu kadar uzak. Uzak ve problemlerini bilmeden girmiş bir holdingiz yani. Eğer siz problemler var, ben uzak durayım derseniz hiçbir işe giremezsiniz ama değerlerimiz prensipleriniz ve şirket misyonunuz eğer uyuyorsa hiçbir zorluk yolunuzda sizi yıldıramazsınız. 

Peki biz o şekilde bu yola çıktık. Belki takip etmişsinizdir ki, emin ettiğiniz jeotermal saracılıkla işe başladık ama işi, tohum ve mikrogram gübreye kadar götürüyoruz ve asıl beni en çok memnun eden bütün bu grupların başına, Tamek eski Genel Müdür Melike Koçoğlu geldi. O da bu ay itibariyle daha yeni başladı. 


Çok heyecan verici en azından o kadar insana dokunan bir konu ki. Yani sabah böyle akşam yaptığımız bir şey. Hiç kimsenin bu konunun dışında bir fikri olabileceğini düşünmüyorum.” dedi


Leyla Alaton Karbon ayak izlerinden bahsetdi internet aracığı ile alınan üzerine binen temel ihtiyaçlarımızın israfları maliyetleri örneklendirdi. Fethiye’nin organik lezzetlerinden bahsederek örnek olarak gösterdi.  

  

BEOO Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Aslı Elif Tanuğur Samancı Kendi öz geçmişini, ailesinin Tıb sektöründen oluşunu kendi çocuğunun örneğinden yola çıkarak arı ürünleri serüvenini özetledi.


“Propolis aslında baldan farklı bir ürün. Arıların, ağaçların yaprak sap ve tomurcuklarından topladığı ürün. Üçlü bir antioksidan aslında doğadaki en güçlü doğal antioksidan arılar da bunu kovanda her petek gözünün içerisine kaplıyorlar.


Bakteri, virüs ve mantarlarda darp duruyorlar ve bu amaçla kullanıyorlar aslında. Dolayısıyla biz insanoğlu da aslında ülkemizde yok olup gitmekte olan ya da heba olmakta olan bir değerin, farkına varıp bunu ortaya çıkardım diyebiliriz. Aslında tam olarak yaptığım şey bu. Çünkü Türkiye olarak aslında dünyada arıcılıkta üçüncü büyük ülkeyiz. Çin'den ve hindistan'dan sonra 8. 2.000.000 arı kovanımızla ve 75.000 aracımızla dünyada üçüncüyüz. Ülkemiz sadece bol üretiyordu. 

Diğer katma değerli adı ürünlerin propolis ar üstü tüm polen arı ekmeği arı zehirli gibi bunların üretimi yok. Derece kadar azdı ve ticari boyuta ve ürünümüz yoktu. Ülke olarak yani aracıların bireysel kendi yaptıkları veya çevrelerini yaptıkları uygulamalar vardır. Transferda diğerleri Anadolu ürünlerimizi üretilmiş katma değer ağır ürünleri hiç yoktu. 12.000 bitki türümüz var. 

8. 2.000.000 arı kovanımız var. Neden sadece bal üretelim? Neden propolis arı sütü arı ekmeği ham ham? 

Bal, polen, ariz zehri gibi kapma değerli arı ürünleri üretilmesi ülkemde ve neden çinliler yeterli gelsin? Çin'den ithal gelenler de gerçek olsa yine başımıza koyacağız. Onlar da sahipte yani içerisine işte orada bazı büyük ihracat yapan Çinli firmalar gene aracı yapmıyor. Bakın onu da söyleyeyim, çin'in arıcısı da yapmıyor ama firmalar yapıyor. Bazı firmalar bunu çoğaltıp içine işte bir ara bir propolis koyup 99 katkı maddesi boya koyup dünyaya satıyorlar. Ülkemize gelen de oydu, neden dedim. 

2.013 yılında istanbul Teknik Üniversitesi ara tekno kentleri firmamızı kurduk. 

Eşim ben ve sevgili hocamız, profesör doktor Dilek Boyacıoğlu, birlikte sadece aracım sektörü için de çok sayıda proje gerçekleştirmiştik ve gerçekleştirmeye devam ediyorduk. Kurarken de maddi kaynağınız var mıydı diye sorarsanız yoktu. Ne kaynağımız vardı, bilgi kaynağımız vardı. Tabi ki işin bu kısmı çok önemli. Yani yaptığımız işi iyi bilmek çok önemli ama bilmek iyi bilmek de yetmiyor. Az önce Leyla Alaton  söylediği gibi ölçek yüklü miktarda üretebilmek. 

Çeşitlendirebilmek, dünyaya satabilmek, bunları yaptığınızda gerçekten ülkenize bir katkı yapmış oluyorsunuz ve sektöre bir katkı yapmış oluyorsunuz. 

Biz bu sıfırdan çıktığımız yolculukta öncelikle devlet desteklerini araştırdık. Kadın girişimciliği desteklerini araştırdık. Nitekim o zamanlar da vardı, hala var. KOSGEB arge projesi tübitak arge projesi, İstanbul teknik üniversitesi'nin ar ge teşviklerinden yararlanarak çeşitli bankaların verdiği kadın girişimciliği kredilerinden yararlanarak ve ne mutlu ki ülkemizde kadın girişimciliğini destekleyen dernek ve kurum ve kuruluşların eğitimlerine katılarak onların netlerine girerek yani sıfırdan kurduğumuz sistemde şu an 36 ülke ihracat yapıyoruz. Yüzün üzerinde ürünümüz var, hepsinin formülü kendi tesislerimizi kendi arge merkezimizde geliştirildi. Hem 30 personelimiz çalışıyor. Arge merkezinde hem de üniversitelerle ortak çalışıyoruz yaptığımız. 



Her ürünün etkisini klinik çalışmayla ispatlayıp bunları da literatüre kazandırarak Anadolu propolis, Anadolu arı ürünleriyle yani bunu da markalaştırarak çünkü tamam arı ürünü deyince dünyanın her yerinde arı ürünü var. Peki Türkiye'ninkinin farkı ne? Anadolu'nun öbürlerinin farkı ne? Bunu da anlatmanız ve bunu da dünya markası yapmanız gerekiyor. Bütün bunları da bu katma değerleri de üstüne koyarak tabiri caizse hiç durmadan arı gibi çalışarak sadece ülkemizde değil dünyanın birçok ülkesine de gidip oralarda da konferanslar, seminerler, fuarlar, standlar sürekli. Bunları anlatarak, geldiğimiz 10 yıllık yolculukta. Epey bir yol aldık ama gidecek bunun daha belki 10 katı daha yol var. Biz bu yolculuğa devam edeceğiz. Bir farkındalık yarattık.”açıklamalarda bulundu



Zirvede Deprem Bölgesine Destek

Zirvede depremden etkilenen tüm iller için "Perakende ile Kooperatif El Ele masaları" kuruldu. Bölgeden gelen kadınlar ürünlerini sergileyerek, katılımcılara kendi ürettikleri ürünleri tanıttı.

Kahramanmaraş'tan gelen ve "Maraş Mutfağı" ismiyle bölgeye özgü ürünleri üreterek hizmet veren iki kardeş kadın girişimci Rukiye Demir ve Duygu Şan, depremde yıkılan işletmelerinin ardından zor koşullarda üretime yeniden başladıklarını, sosyal medya üzerinden yaptıkları ürünleri alıcılarla buluşturduklarını belirtti.

Feed the Future Ödülleri, alanında uzman 104 jüri üyesi tarafından kapalı oylamayla belirlenirken Zirve kapsamında gerçekleştirilen "Feed the Future Ödülleri"nde 33 farklı kategoride ödül sahibini buldu.

Gıda güvenliği gibi, Sürdürülebilirlik,  tüm tedarik zincirini kapsar ve gıda üretiminde yer alan herkes sürdürülebilir uygulamaları hayata geçirebilir. Bu, üretim ve işleme sırasında tedarik zinciri boyunca üretim tarımı ve doğal ve sentetik kaynakların kullanımından kompostlama, paketleme, geri dönüşüm ve gelecekteki üretim ihtiyaçlarını karşılamamıza olanak tanıyan diğer birçok uygulama ile perakende ve tüketici seviyelerine kadar uzanır. 

Tedarik zinciri boyunca sürdürülebilir uygulamalara çok fazla zaman ve çaba harcanmasına rağmen, bazı zorlu noktalar var ve güvenli ürün elde etme hedefi sürdürülebilir uygulamalarla uyumlu değil. Sürdürülebilir uygulamaları takip ederek gıda güvenliği gibi başka bir faktörü değiştirerek nasıl başka bir potansiyel sorun yarattığımıza dair örnekler var


yilmazparlar@yahoo.com

10/10/23

Kenevirden Bal-Yılmaz Parlar

 Kenevirden Bal

Tekstilden, gıdaya, inşaat’dan kedi kumuna kadar çok geniş kullanım alanı bulunan ve faydaları saymakla bitmeyen kenevirde baş aktörlerden Keneviro kenevir işleme fabrikası Samsun tesisinde ham ve boyalı elyaf üretimi, boyalı ve ham iplik üretimi, kıtık üretimi sonrası yeni ürünlere de yöneldi. Kenevirden Bal Çok dikkat çekti.



KENEVİRO Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Balkuv işletme ailesiile birlikte Ortaköy Mandarin Hotelde Basın mensubları ile bir araya gelerek Keneviri uzun en ince ayrınısına kadar bilgi verdi.

Keneviro, 30 milyon dolar yatırım yaparak Samsun Havza OSB’de kurduğu kenevir işleme fabrikasıyla, tohumdan nihai ürüne kadar üretim zincirini kuruyor. Keneviro, yüzde 100 doğal kedi kumu ve hayvan altlığı üretimi yapacak. Endüstriyel kenevirin ithalattan bağımsız, sıfır ithalatla tamamen yüzde 100 ihracat yapma potansiyeli sunduğunu söyleyen KENEVİRO Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Balkuv, “Bu yatırım milli bir projedir” dedi.



Basın Mensuplarına Kenevir Balı ikram eden Uğur Balkuv, Türk tarımına kazandırılmasına dikkat çekti.



Tekstilden kozmetiğe, ilaçtan inşaata, otomotiv sektörüne ve diğer sektörlere 100’ün üzerinde farklı ürün üretmeyi sağlayan kenevir, Türk tarımına kazandırılıyor. Eski dönemlerde lifleri sicim, halat, yelken ve kumaş üretiminde kullanılan, yaprakları ve çiçeği de ilaç, merhem olarak kullanılan kenevir, 1920’den sonra bioyağ, bioyakıt ve kompozit üretiminde kullanıldı. Ancak daha sonra kötü niyetli kullanımlar nedeniyle ekimi yasaklandı. Türkiye de bu ülkelerden biriydi. 2016 yılında Resmi Gazete'de yayınlanan tebliğle, kenevir yetiştirilecek yerlerde, ekiminin izne bağlanması, gerekli kontrollerin yapılması ve izinsiz ekimlere uygulanacak işlemlere ilişkin esaslar belirlendi. 2019 yılında da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kenevir üretimini yeniden yaygınlaştırmak ve ülkemizin kenevir üretim hacmini artırmak için bir karar aldıklarını açıklaması ve 20 ilin pilot bölge olarak belirlenmesiyle, kenevire yönelik tarımsal politikalar yeniden şekillendi. 



Keneviro aile işletmecisi yetkililerin verdiği bilgilere gore;

Kenevirden Neler Üretmek Mümkün?

Tohumundan yağ, gıda ve kozmetik; 

Tohum küspesinden hem insana hem de hayvana protein ağırlıklı besin takviyesi; 

Elyafından iplik, izolasyon malzemesi ve kompozit; 

Kıtığından hafif nefes alan hafif tuğla ve yapı malzemeleri (tabiat evleri, hafif deprem konutları); 

Kıtığından doğada eriyebilen, plastiğin (pet şişe vs.) yerini alacak biopolimer,

Kıtığından WPC [ağaç,plastik,kompozit] (kıtık ve plastiğin karışımından oluşan kompozit dış cephe malzemeleri); 

Kıtığından havyan altlığı, kedi kumu; 

Kıtığından mobilya sektörüne hammadde; 

Kıtığından enerjiye yönelik üst seviye çalışmalar karbon, aktif karbon, bioçar, izolasyon malzemesi; 

Çiçeğinden ve yaprağından CBD, bağışıklık sistemini güçlendiren bir bileşen, ilaç ve kozmetik sektörü; 

Yaprağından ayrıca kozmetik ve gıda sektörü, 

Selüloz tesisi akabinde kağıt türevleri üretimi gerçekleşebilecek.


yilmazparlar@yahoo.com

İstanbul’da Ticaretin Başkanları -Yılmaz Parlar

  İstanbul’da Ticaretin Başkanları 

İstanbul Ticaret Odası (İTO), Oda’nın Dersaadet Ticaret Odası’nın kurucusu Azaryan Efendi ile başlayan ve mevcut başkan Şekib Avdagiç’e kadar süregelen 141 yıllık tarihinde 29 efsane başkanların ekonomiye kazandırdıklarını içeren “İstanbul’da Ticaretin Başkanları” kitabın tanıtımı yapıldı. Belgeseli gösterildi.



 Mustafa Nadir Önay’ın, yazarlığını ve proje yönetmenliğini üstlendiği kitapta Azaryan Efendi, ilk 15 yılla damgasını vuran İTO başkanı. Kategoriye göre 5 Başkan  Osmanlı İmparatorluğu döneminde 24 başkan Cumhuriyet döneminde hizmet verdi.

İstanbul Ticaret Odası’nda kitabın lansmanında, Şekib Avdagiç, Öztürk Oran, Murat Yalçıntaş ve Mehmet Yıldırım gibi başkanlar katılım sağladılar.

700 binden fazla firmanın üye olduğu,  İTO’da 1995 yılından bu yana başkanlık görevinde bulunan İTO Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç, yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin ekonomi ve ticarette gerçek anlamda Avrupa ile benzer yapılar kurmasının temelleri Dersaadet Ticaret Odası, yani İstanbul Ticaret Odası ile atıldı. İstanbul Ticaret Odası ülkemizin kalkınma hamlesine özel sektörü dahil etmek, yerli ve milli üretim yapacak bir müteşebbis kitle oluşturmak için kuruldu.

Günümüzde Türk özel sektöründen bahsedebiliyorsak, bunda Odamızın ve

başkanlarımızın izlediği politikanın büyük payı vardır. Odamız ve başkanlarımız, geniş bir coğrafyanın ihyası ve kalkınması için üstün gayret göstermişlerdir. O yüzden Basra’dan Selanik’e, Beyrut’tan Ohri’ye kadar ve bilhassa Anadolu’nun her ili ve her önemli ilçesinde ticarete çağdaş bir hüviyet kazandıracak Odaların kurulmasında İTO başkanlarının katkısı vardır. Onlar sayesinde üretim ve ticaret, ülkemizin ‘çağını yakalayacağı bir vasıtaya’ dönüşmüştür” şeklinde yaralarını özetledi

 


Başkan Avdagiç’ “İlk başkanımız Osmanlı işadamı Azaryan Efendi’den Basmacızâde Ferit Bey’e, Mehmet Abud Bey’den 1920’lerin güçlü ismi Mustafa Şükrü Bey’e kadar bu böyle oldu. Aynı şekilde 1930’ların başkanı Recep Bey’den Nuri Kozikoğlu’na, Mithat Nemli’den Sait İbrahim Esi’ye, Yalım Erez’den Atalay Şahinoğlu ve Mehmet Yıldırım’a ve bugün aramızda bulunan değerli başkanımız Prof. Dr. Murat Yalçıntaş’tan merhum İbrahim Çağlar’a ve Öztürk Oran’a kadar tüm başkanlarımız müstesna hizmetlere imza attılar” dedi.

İTO’nun geçmiş dönem 9 yıl  başkanlık yapan Murat Yalçıntaş, “141 yıllık İTO’yu çıkartırsanız, Türk iktisat tarihinden geriye çok az şey, hatta hiçbir şey kalmaz.


Odamız 1882’den beri de ülkemizin ekonomik ve ticari politikaların özel sektör-kamu eliyle belirlendiği yerdir.



Şekib Avdagiç’in İTO’da yepyeni bir yol açtı.

Şekib Bey, tabir yerindeyse ‘ticaretin sessiz devrimini’ gerçekleştirmektir. Bana göre de ‘ticaret’in son başkanı, ‘ticaretin dijital alfabesini’ yol arkadaşlarıyla birlikte yazıyor” şeklinde son durumun başarısını dile getirdi.

İTO’da 1995-2005 yılları arasında başkanlık yapan Mehmet Yıldırım “İTO  önemli bir ahde vefa örneği gösterdi.

O dönemi tanıtan önemli bir kitap. Çünkü 140 yıllık tarih. Bu tarih içerisinde savaşlar da var. Büyük kayıplar oldu, büyük dönemler yaşadık. Osmanlı da yaşadı. Hepsinden önemlisi Cumhuriyet. Bir dönemi kapadık, bir dönemi açtık” dedi. 

Öztürk Oran “Önemli olan bulunduğunuz dönemde yaptıklarınızdır. Benim 6 aylık gibi kısa bir başkanlık dönemim vardı ama çok verimli geçti, önemli hizmetlere aracı olduk. Odayı yönetirken İstanbullunun bize emaneti yaklaşımıyla hareket ettik.” İfadelerini kullandı.

Toplantı aile foto çekilmesiyle son buldu. Katılımcılara kitap hediye edildi.

yilmazparlar@yahoo.com


10/09/23

7. Adana Lezzet Festivali Ardından-Yılmaz Parlar

 Adana Lezzet Festivali Ardından  

Bu yıl 7’ncisi düzenlenen Uluslararası Adana Lezzet Festivali’nde Yeni Adana Müzesi Konferans Salonu’nda Dünya’nın birçok yerinden ve UNESCO Şehirlerinden Ünlü ve Yıldızlı Şeflerin, Gurme ve Yemek Yazarlarının, Sektör Profesyonellerin Gastronomi konferanslarıyla ve oturumlarıyla  tam anlamıyla cevap buldu.



Gastronomide Turizm endüstrisinin pazarlama politikaları alanında sabit bir parçası haline gelmiştir. Sadece fuarlar ve sergiler festivaller turizm endüstrisinin sektördeki teknolojik yenilikleri sunması için bir pazar aracı değildir. 

Turizm politikası, önemli hedef gruplarla teknolojik, sosyal ve iletişimsel yeniliklerin üzerinde çalışılacağı bağımsız bir pazarlama aracına da dönüşmüştür. 



Yaratıcı ekonomide gastronomi nasıl bir rol oynuyor tüm bunlar Adana Lezzet Festivalde cevap bekliyen zihinlere işlendi.

Cumhuriyet’in 100. Yılı Özel oldu. Panelde erken cumhuriyet döneminden menüler, davet ve yeme içme kültürü ifade edildi 

Moderatörlüğünü  Saray ve Kültür Tarihçisi Çağrı Başkurt’un  yaptığı panelde Nurettin Çelmeoğlu, ODTÜ Tarih Bölümü Doç. Dr. Bahar Gürsel panelistdi

Her bölgenin lezzetini sırasıyla doğası, tarihi, kültürü ve eğitimi oluşturduğu, Kazılarda 5 bin yıl önce siyez buğdayı yetiştirildiği keşfedildiği, bu buğdayın orijininin bu bölge olduğunu iddia edildiği, 



Bilinen ilk restoran menüsünün 1765 yılında Fransa’nın başkenti Paris’te Restaurant Boulanger’de ortaya çıktığı konu edildi.

Narköy / Nar Eğitim’in Kurucusu Nardane Kuşçu başarıya uzanan yolda neler yaşadığını, nasıl başardığını, azmin ve hayal kurmanın önemini vurgulayarak “düşünü nasıl gerçekleştirdiğini” paylaştı

Gazeteci Fatih Türkmenoğlu Moderatör,  TUROFED Başkanı Erkan Yağcı, ÇUKTOB Başkanı Tayyar Zaimoğlu, ETÜDER Başkanı Melih Şahinöz ve AKTOB Başkanı Kaan Kavaloğlu panelistli oturum başlığı “Akdeniz Gastronomi Turizmi” di

Lezzet ve kültür festivalleri bir bölgenin kalkınması için değerli olduğu Yiyecek içecek departmanları da otellerin hacimli alanlarıyla  yöresel mutfaklara verilen değerin  arttığı,

Turizmin geleceğindeki en önemli unsurlardan biri gastronomin olduğu, Adana’da kimsenin karın doyurmak için yemediğini, Keyif için, zevkle yediği, Bütün yemeklerde aşkın,  heyecanın var olduğu, Adana’da 500’e yakın yöresel yemeklerin olduğu konuşuldu.



UFS Türkiye Pazarlama Müdürü Didem Molay Sevin ve UFS Türkiye Lead Şef Osman Bahadır Geleceğin Menüleri konu başlıklı panelde 25 ülkede 1600 şefle görüşerek geleceğin menülerini yani trendlere yön veren yemekleri, gıdaları araştırdıklarını iklim, koşulları, içerikler asırlardır değişse de ortak payda olan lezzetin değişmediğini, Türkiye’nin kök sebze cenneti olduğunu ve zengin seçenekler sunduğunu belirttiler.

Ebru Koralı’nın moderatörlüğünde gerçekleşen Türk mutfağının imajı ve ülke markaları tartışıldığı panelin konuşmacıları Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, NG Hotels Yönetim Kurulu Başkanı Hediye Güral Gür, TRU Hospitality & Retail CEO / İGA İstanbul Airport, Sadettin Cesur, Mastob Başkanı Cengiz Barut oldu.


Türk kahvesini UNESCO’da ülkemizin somut olmayan kültürel mirası olarak tescillettiklerini ifade edildi. Dünyada satılan 70 milyon kahve makineleri arasında Türk kahvesi makineleri yüzde 10 paya sahip olduğu vurgulandı. Türk otelcileri olarak yurt dışında çok üst düzeyde ve son derece başarılı şekilde hizmet verildiği, gıda tedarikleriyle birlikte ürünlerin tanıtımını da yapıldığını, ancak bu tek başına yeterli olmadığı, satış anlamında, dünyaya marka olarak sunulması açısından etkin bir noktada olmadığımız söylendi.

İstanbul Havalimanı’nda 34 bin metrekare alanda, operasyon şirketi olarak hizmet verirken ilk iş olarak bir kadın şefin liderliğinde mutfak kurmak olduğunu, Ulusal ve uluslararası ciddi markaları da burada bir araya getirdikleri, Buradan, dünyaya açılan bir kapıdan mutfağımızı ve markalarımızın tanıtıldığı ifade edildi.



Enteresan olarak Dünyanın en iyi susamının Manavgat’ta üretildiği ve üretimin yüzde 70’inin Japonya’ya satıldığı belirtti. Ancak marka olarak Dünyaya ulaştırmamız gerektiği Bu gibi değerlerimizin onlardan önce bizim keşfetmemiz gerektiğini de dile getiren Barut, bu değerleri marka haline getirip dünyaya öyle ulaştırmamız gerektiğini söyledi. 



Marka Uzmanı Yelda İpekli’nin moderatörlüğünde Tutucu Damaklara Yeni Tatlar konu başlığıyla devam eden panelin konuşmacıları Anadolu Halk Mutfağı Derneği Başkanı Önder Köse, Orkide Pastanesi Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özgüller, Gastronometro Direktöri ve Sosyal Girişimcisi Maximilian Thomae, Roka İstanbul Executive Şef Ali Karaman oldu. Panelde, gelenekselliği korurken yeni yorumlar geliştirmek, bunu yaparken de kullanılan gıdaların yerel üretimden olmasına dikkat etmek gerektiği, sunumu ve tatları farklılaştırmanın değer kattığı konuşuldu.

Moderatörlüğünü Yemek Kültürü Araştırmacısı & İncili Gastronomi Rehberi Proje Ekibi Üyesi Gamze İneceli’nin üstlendiği Yol Göstericiler ve Rehberler konu başlıklı panelde, Gazeteci Yazar Müge Akgün, House of Kamer Kurucusu Kamer Kıraç, Croma Bedia Gücüm, Onbaşılar Kebap’ın kurucusu Tayyar Zaimoğlu ile rehberlerden ödül almak kadar, belki de daha fazla önemli olan şeyin bu kaliteyi sürdürmek olduğu konuşuldu.

yilmazparlar@yahoo.com

9/18/23

Bursa Turizmi Basına Tanıtıldı-Yılmaz Parlar

 Bursa Turizmi Basına Tanıtıldı




2. Bursa Gastronomi Festivali

Başkanlığını Alinur Aktaş’ın yaptığı Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 2. Bursa Gastronomi Festivali öncesi gün  Basın mensuplarına Bursa Turizmi tanıtıldı. Şehrin Tarihi mekanları, ören yerleri, yaşayan kültür varlıkları tanıtıldı.



En çok ilgi ve takdirimizi, İpek böceği yetiştiriciliği çekti.



Büyük şehir Belediyesince tekrar hayata geçirme projesine özel sektörün katılması elzem. Ek bir gelir kaynağı sağlayan yardımcı bir tarımsal faaliyet gibi bakılan ipek böcekciliği aslında organik çok katma değerli çok büyük sektör. Dut yaprağı ipek böceğinin tek besin kaynağıdır. Bu nedenle, ipek böceği yetiştiriciliği, dut ağaçları yetiştirilebilen her yerde yapılabilmektedir. İpek böcekleri 1500 yıldır Anadolu'da yetiştirilmektedir.



Anadolunun birçok medeniyete evsahipliği yapmasından dolayı çok geniş bir mutfak kültürüne sahibiz. Altıyüze yakın endemik olmak üzere üç bine yakın bitki çeşidi olan ülkemizde, gastronomi turizmi olarak hak etdiğimiz yerlerde değiliz. Ancak Bu konuda her il Belediyesi yoğun bir çalışma içinde.



Sadece turizmin değil; kültür sanatın, birçok uygarlık kültürün etkisiyle asırlar boyu oluşmuş yemek zenginliğiyle gastronominin de başkenti olacağı inancında olan Bursa 2. Gastronomi festivalinde geçen yıldan itibaren ilerleme farkedilecek başarıdaydı.



Kente önemli bir festival kazandıran Bursa, sofraya gelen sebzenin, meyvenin, etin en iyisini üreten bir kent. 



Bir gastronomi şehri olabilmek ne kadar zor olduğu, alışkanlıkların oluşmasının ve iyi gıdanın ne kadar önemli olduğu, yarının sağlıklı nesilleri için ne gibi çalışmalar yapılması gerektiği bilinciyle gastronomiye verdiği önemle Bursa tarımda sürdürülebilirlik ilkesini çok benimseyen yerel mutfağının cazibesiyle de tercih edilir hale gelen kadim tarihini barındıran eşsiz lezzetleri ile marka olmayı fazlasıyla hak eden kent. 



Verimli topraklarında yetişen ürünlerle tarladan sofraya her zaman dillerdedir. Ancak sofrasına en yakın olan verimli tarlalara sahip Bursa Gastronomiye verdiği önemle marka şehir olmaya en şanslı en yakın aday şehrimiz. 


 

2.Uluslararası Gastronomi Festivali sergiler, ürün tanıtımları, workshoplar, paneller söyleşiler, yarışmalar ve konserler ile devam etdi.

Geceleri müzik konserleri festivale renk katdı.

yilmazparlar@yahoo.com


8/25/23

ATA Parti Türk Devletleri Birliğini Kuracak-Yılmaz Parlar

ATA Parti Türk Devletleri Birliğini Kuracak

ATA Parti Genel Başkanı Namık kemal Zeybek ile Türk Devletleri Birliğini kurma kararlılığı hakkında söyleşi gerçekleştirdik.



Türk Devletleri Birliği daha önceden konsey vardı. Teşkilat ismine dönüştü. Ben birçok toplantılarına katıldım. Herkese artan bir istekle aslında bir birlik istiyorlar. Siz bunu yapmak istiyorsunuz. Evet. Ve şu anda tabii yedi üye gibi gözüküyor. Dördü biliyorsunuz kurucu. Üçü de gözlemci olarak daha sonra Türkmenistan'da dahil olmuş oldu. Fakat siz 16  galiba değil mi? Türk devletini bir araya getirmek arzusu içerisindesiniz.?

“16 sayısı çoğalır da, şimdi şöyle söyleyelim. Aşk olmayınca meşk olmaz diye güzel bir söz vardır.

Yani bu işin çözülmesi için önce Türkiye'yi yönetenlerin gerçekten Türk Devletler Birliğine inanmaları lazım. Inanç şart.”

Evet. Bu çok önemli.

“Geçmişte ben bu konularla ilgili çalıştım

Kültür Bakanı olduğum dönemde… Kültür Bakanı oldum. Evet. O dönemde daha Sovyetler Birliği dağılmadan önce Sovyetler Birliği zamanında, Sovyetler Birliği'ne bağlı olan Türk cumhuriyetlerine ve Türk ülkelerine Ben gitdim. Azerbaycan’la ilişkileri başlattım. 1990 yılında yine o yıl Kazakistan’la, Kırgızistan’la, Türkmenistan’la ilişkileri başlattım. Anlaşmalar yaptım. Ben, yani bu iş için söylemlerden eyleme geçtim. 

Evet. O dönemde çok eleştiri aldım. Yani kendi partimin içinden bile beni eleştirenler oldu. Hatta bakanlardan eleştiren oldu. Niye gidip duruyorsun falan diye. Ne yazık ki. Yani isim, şimdi isim vermeyeyim.

Ben Anavatan’daydım, Anavatan, Bakanı beni eleştirdi. Bakanlar Kurulu'nda. Tabii ki beni eleştiren cevabını uygun şekilde alır. Ama eleştirdi.

Mecliste o zamanki sol partinin işte kendilerine sol diyen, ne solu yani. Sol, sağ diye bir şey yok da… Ama öyle diyen partinin sonradan kültür Bakanı olan milletvekili, Sayın Bakan, işte neden oralara gidip duruyorsunuz filan dedi.

Ama sonra ilk gittiği yer, Türkmenistan oldu. Çünkü ben Türkmenistan'la anlaşma yapmıştım.

Dolayısıyla, ben Bakan olsam ben gidecektim. Olmayınca yine bir milletvekili Sayın Bakan siz eski siyasi partinizin görüşlerinin tesiri altında beni MHP'li olduğumu ima ediyor eski. Niye Orta Asya Cumhuriyetlerine gidip duruyorsunuz? Bizi Turan maceralarına sürükleyeceksiniz. Yani çok cahilce sözler.. Bu ülkede yaygınlaşmıştır.

Ondan sonra ben de ona cevap verirken dedim ki değerli milletvekili tabii Bakanlar eleştirilere cevap veriyorlar mecliste. Ben de çoktandır, izinli olarak gidiyorum. Sizin için de problem yok demektir. Arkadaşımızın sosyalist olduğunu ima o da güldü, herkes de güldü. Alkışladılar filan. Ama şu, Bakanken başlattım bu işi..

Sonra bakanlıktan ayrılıp yani Anavatan’da liberaller kazanınca ben ayrıldım. Çünkü Anavatan Koalisyon'du. Ben milliyetçilerin temsilcisiydim. Liberaller vardı. Muhafazakarlar vardı..

Dolayısıyla liberal bir arkadaşımız Mesut Yılmaz kazanınca ben onunla yürüyemeyeceğim, görüşüyle ayrıldım. Efendim ondan sonra o dönem Başbakan olan Süleyman Demirel'in davetiyle ve adını da ben koydum. Beni dedim Büyük Elçi yapın. Başdanışman yapın.

Türk devletlerinin koordinasyonuyla ilgili görevlendirin. Yaz getir imzalayacağım dedi..

Yazdım kendime Bakanlar üstü yetki verdim. İmzaladı ve Bakanlar üstü görev yaptım. 1992 ve 1993 İki yıl Türkiye fırtına gibi esti. Yapılacak ne varsa ne mümkünse yaptık. Ne iş, uzun iş, anlatırım… Ama ne varsa ve ne mümkünse yaptım.

Sonra Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı olunca tabii Cumhurbaşkanlığı o zamanlar yetkileri yoktu. Başbakan olan Tansu Çiller'in de, Türk cumhuriyetleri ve Türk dünyası ve Türklükle ilgisi yoktur.

Dolayısıyla o dönemde Batı Türkiye'nin önüne bir Avrupa Birliği'ne giriş süreci havucu koydu. Ve Türkiye 1994 den başlayarak Türk Cumhuriyetlerine sırtını döndü…

Orada büyük bir düş kırıklığına yol açıldı. Sonra gelen iktidarlar döneminde de Türk cumhuriyetlerle ilişkiler sıradanlaştı. Bir amaca yönelik değil. Sıradan. Yani Mozanbik’le, şununla bununla neyse işte Türk cumhuriyetlerinde de o…

Fakat bu arada Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Bey orada Türk cumhuriyetlerinde Türklük bilincinde yöneticiler birlik bilincinde yöneticiler oldu..

Bunlardan birincisi de Nursultan Nazarbayev’dir . Kazakistan eski cumhurbaşkanı. Şimdi de Tonguç Elbasıdır.. Tonguç Başkan ve ikinci başkan diye hala bir rütbesi olan kişi. Belli yetkililerde olan kişi. 2009 yılında bizim başlattığımız yani Süleyman Demirel döneminde başlattığımız, Türk Cumhurbaşkanları zirve. Doruk Toplantısı'nda bir teklifle geldi.

Teklif Türk'ü devletleri Konseyi kuralım şeklindeydi. Ayrıntısı bu konseyin İstanbul'da bir genel sekreterliği olsun.

Azerbaycan'da bir ortak parlamentosu olsun, Kazakistan'da da bir ortak, Bilim Akademisi olsun. Ben orada kurdum dedi. Onu da buraya veriyorum dedi ve gerçekten Bilim Akademisi hala oraya bağımlı. Böylece o dönem Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, Abdullah Gül'ün, Recep Tayyip Erdoğan çizgisinden bir farkı vardır. Ikisi de İslamcı olmakla birlikte biri milli görüş çizgisinden olduğu için ümmetçilik tarafı. Çok baskındır. Abdullah Gül ise büyük doğu çizgisinden geldiği için onlar da birazcık Türklük de vardır..”

Şeklinde ATA Parti Genel Başkanı Namık kemal Zeybek geniş bir ufuk turu attırdı. Konsey ve Teşkilat gibi  zayıf birleşimler değil ekonomi ağırlıklı Türk Devletler Birliğini kuracağız..Dedi

yilmazparlar@yahoo.com

8/11/23

Kredi Maliyeti Neden Yüksek-Yılmaz Parlar

 Kredi Maliyeti Neden Yüksek

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurul  Başkanı Şekip Avdagiç 10 Ağustos 2023 Perşembe günü gerçekleşen İTO Meclis Toplantısında kredi maliyeti’nin yükselmesi hakkında; “Bazı bankaların, ağırlıklı özel bankaların, faizlerdeki artışa ilave olarak ticari kredilerde komisyon, vadesiz mevduat tutma şartı gibi dolaylı maliyetlerle krediyi anons edilenden daha pahalı hale getirdiklerini görüyoruz” dedi

İTO Başkanı Şekip Avdagiç’den bazı ana başlıklar;



Hazine ve Maliye Bakanımız 1.5-2 ay içinde finansmana erişim konusunda önemli, olumlu somut adımlar atılacağıyla ilgili bize bilgi verdi

Türkiye’nin kredi temerrüt riskini ifade eden CDS puanının Eylül 2021’den bu yana ilk kez 400 seviyesinin altına gelmesinin de önemli bir gösterge



Merkez Bankası’nın sadeleştirme adımlarıyla, kredi mekanizmasındaki tıkanıklığın ve finansmana erişimdeki zorlukların aşılması yönünde işaretler alınmaya başladığını

Enflasyonla mücadelenin başlatıldığı bu süreçte uygulanacak para ve maliye politikasının, üretim-istihdam-ihracat sacayağı ile uyumunun önem taşıması.

Enflasyonla mücadelede “gıda” başlığının üzerinde özellikle ve hassasiyetle durulması gerektiği.



Merkez Bankası’nın sadeleştirme adımlarıyla, kredi mekanizmasındaki tıkanıklığın ve finansmana erişimdeki zorlukların aşılması yönünde işaretler alınmaya başladı.

İTO Başkanı Şekip Avdagiç’, Ağırlıklı özel bankaların, faizlerdeki artışa ilave olarak ticari kredilerde komisyon, vadesiz mevduat tutma şartı gibi dolaylı maliyetlerle krediyi yüksetmesi üzerine piyasanın işleyişini bozan bu türden suistimallere fırsat verilmemesi ve hızla caydırıcı tedbirlere başvurulması gerektiğini aktardı. “Finansman konusunda ifade etmem gerekir ki arzu ettiğimiz noktada değiliz. Ankara’daki toplantıda Hazine ve Maliye Bakanımız 1.5-2 ay içinde finansmana erişim konusunda önemli, olumlu somut adımlar atılacağıyla ilgili bize bilgi verdi, bunu heyecanla ve sabırsızlıkla bekliyoruz.”dedi

Merkez Bankası’nın sadeleştirme adımlarıyla, kredi mekanizmasındaki tıkanıklığın ve finansmana erişimdeki zorlukların aşılması yönünde işaretler alınmaya başladığını ve  gelişmeyi önemli bulduklarını belirten Avdagiç, bununla birlikte bazı bankaların kredi maliyetini aşırı pahalı hale getiren uygulamalara yöneldiklerini ilgili makamlara ilrtdiklerini dile getirdi



Hükümetin enflasyonla mücadeleyi öne alan, ihracat ve üretimi destekleyen yaklaşımının, reel sektörün beklentileri ile örtüştüğünü söylyen Avdagiç, “Biz de bu iki hususun birlikte götürülmesini arzu ettiğimizi dile getirdik. Ama aynı zamanda şu anda çok yoğun şekilde yaşadığımız finansmana erişim başta olmak üzere beklentilerimizi ekonomi yönetimi ile paylaştık. Finansman konusunda ifade etmem gerekir ki arzu ettiğimiz noktada değiliz. Ankara’daki toplantıda Hazine ve Maliye Bakanımız 1.5-2 ay içinde finansmana erişim konusunda önemli, olumlu somut adımlar atılacağıyla ilgili bize bilgi verdi, bunu heyecanla ve sabırsızlıkla bekliyoruz.”ifadelerini kullandı.

Türkiye ekonomisinin önemli bir dönüm noktasında olduğunu, bu dönemde enflasyonla mücadeleyi, tüm ülke olarak topyekün şekilde sürdürmek gerektiğini vurgulayan Başkan Avdagiç"Bu mücadelede kısa dönemli olarak elbette bazı sıkıntılar yaşanacaktır. Ancak kararlı, etkili ve doğru yöntemlerle verilen bir mücadele, başarının temel anahtarı olacaktır.

Şok tedbirler uygularken, -zaman zaman bunlara ihtiyaç olabilir- olası yan etkileri dikkatle izlemeli ve gereken tedbirleri süratle alma yoluna gitmeliyiz" sözlerine TCMB’nin gerek enflasyonla mücadeleye yönelik sergilediği kararlılığın, gerekse de faiz politikasındaki rasyonel tutumunun uluslararası finans çevrelerinde de karşılık bulmasının memnuniyet verici olduğunu ilave etdi

CDS puanının Eylül 2021’den bu yana ilk kez 400 seviyesinin altına gelmesinin de önemli bir gösterge olduğunu, CDS’in gerilemesinin yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yönelik risk algılarını ve dış borçlanma maliyetini önemli ölçüde aşağı çekeceğini, söyleyen Başkan Avdagiç"Umuyoruz ki, kısa sürede yabancı yatırımcı girişlerinde bir hızlanma göreceğiz" dedi.



Avdagiç, enflasyonla mücadelede Gıda başlığının üzerinde özellikle ve hassasiyetle durulması gerekçe olarakda Dünyanın 10 büyük tarım üreticisinden biri olan Türkiye'nin bu seviyedeki gıda enflasyonunu hak etmediğini, Bu sorunun süratle masaya yatırılması, gıda enflasyonunu besleyen unsurların acilen kaldırılması zaruriyetini bildirirken  “İTO olarak temmuz ayındaki gıda enflasyonunu yüzde 8.61 olarak ölçtük. Oysa temmuz, geleneksel olarak meyve-sebzedeki yaz ucuzluğunun etkisiyle enflasyonun eksi olarak kayıtlara geçtiği bir aydır. Yazın ortasında yüzde 10’lara yaklaşan gıda enflasyonunu tetikleyen unsurları analiz edip gerekli önlemleri almak durumundayız." Şeklinde önlem alınmasına dikkat çrkdi

Gıdanın dünya genelinde ‘stratejik’ sektör olarak tanımlandığını, savunma sanayisinin bile önünde görüldüğünü kaydeden Şekib Avdagiç, "Yapılan araştırmalara göre Türk çiftçisinin yaş ortalaması 55’e yükseldi. Böyle gidersek, bu nesil, tarım üretimi yapan neredeyse son nesil olacak. Tarımda genç kalmadı; bu gerçekten sürdürülebilir bir durum değil. Dolayısıyla hiç zaman kaybetmeden, çiftçiliği ve tarımı gençlerimizin gündemine sokmalıyız. Gençlerimizi, çiftçilerimizi toprakla barıştırmalı, kentten köye göçün yolunu açmalıyız. Türkiye mevcut yapılanlara ilave olarak, bugünden tarım için daha güçlü bir kurgu ve strateji yaparsa, uzun yıllar bunun karşılığını alacaktır. Buna kesinlikle inanıyoruz" dedi

Toplantı Üyelerin Komiteleri hakkında isteklerini, sorunlarını açıklamasıyla devam etdi. Başkan Avdagiç üyelerin sorunlarına açıklık getirdi birer birer cevapladı.

yilmazparlar@yahoo.com


8/09/23

TABA, Türkiye İle Afrika Arasında Köprü -Yılmaz Parlar

  TABA, Türkiye İle Afrika Arasında Köprü  

Afrika'nın hızla artan nüfusu ve pazarları, küresel büyümenin yavaşladığı bir ortamda iş dünyası için önemli fırsatlar sunuyor. Hızla büyüyen ve kentleşen bir nüfus, Afrika'nın şu anda yaklaşık 1,2 milyar olan nüfusunun 2030 yılına kadar 1,7 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor.



Afrika'nın mal ve hizmetlere yönelik karşılanmamış talebini karşılamak, altyapısındaki boşlukları kapatmak, istihdam yaratmak ve yoksulluğu azaltmak için iş dünyasından daha fazla yenilik ve yatırım şart. 

TABA kilit sektörlerdeki Afrika iş fırsatlarının kapsamını açıkladı.



29-30-31 Ağustos’ta İstanbul’da gerçekleşecek Afrika İş Forumu ve Fuarı (AFEX ) nedeniyle Türk-Afrika İş Adamları Derneği (TABA) 08 Ağustos 2023 Salı günü, Taksim Point Hotelde bir panel düzenledi. 

Türkiye’de İş Dünyası Dergisi Genel Yayın Yönetmeni, TGRT Haber Ekonomi Müdürü, YAPDER, Güvenilir Ürün Platformu Genel Başkanı Celal Toprak'ın Moderatörlüğünde Taba Başkanı Fatih Akbulut  ve Özgün Ocar, Afrika ile detaylı bilgiler paylaştı.



Hiperaktif geçen toplantıda Moderatör Celal Toprak açılış konuşmasında Türkiye'nin Afrika’ya ihracat noktasında da bu pazarların varlığın oluşmasında bunu en iyi yapanlardan biri TABA olduğunu belirtdi.. Yönetim Kurul Başkanı Fatih Akbulut tablonun ayrıntıları konusunda bilgi vereceğini açıkladı.

 Toprak “TABA’da yeni dönemde iki yüz etkinliğin ardından İstanbul'da Afrika önemli iş insanlarını Türk firmalarıyla buluşturuyor ki yeni bir ticari atmosfer ” dedi ve Fatih Akbulut'a sözü bırakdı.

Fatih Akbulut, Yatırımcıların bu fırsatı karlı, sürdürülebilir işletmelere dönüştürmek için atabilecekleri adımları önerdi.

Afrika ülkeleri gelişmekte olan pazarlarla yeni bağlar kurulduğunu aktardı.

Afrika ülkeleri, gelişmekte olan hayati pazarlarla yeni bağlar kurarak reaktif diplomasiden proaktif diplomasiye geçmek için ilerlemeler kaydetdiğini paylaştı.

TABA Başkanı Fatih Akbulut, Afrika ekonomisine katkı ve Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi için bugüne kadar 200'den fazla etkinlik yaptıklarını, bu etkinliklere yeni bir boyut kazandırmak istediklerini, Afrika ile en doğru ilişkiyi ülke olarak bizim kurduğumuzu, bütün bunların gerçekleşmesi için AFEX olarak ellerinden gelenin en iyisini yapacaklarını söyleyerek, özetle, "29-30-31 Ağustos'ta İstanbul'da gerçekleşecek Afrika İş Forumu ve Fuarı'na (AFEX) Afrika'nın 40'tan fazla ülkesinden seçilmiş iş insanı katılacak.

TABA olarak amacımız, Türkiye ve Afrika arasında hakka ve hukuka dayalı, dostane ve sürdürülebilir bir gelişim ortamının oluşturulmasına katkı sağlamak ve böylece ülkemizin bu pazardaki potansiyel ihracat hacmine ulaşmasını hızlandırmak. Bu nedenle Türk iş insanları için çok büyük bir fırsat sunuyoruz.” dedi 

Gerçektende, Afrika'nın geleceği parlak görünüyor. Ekonomik hızlanma ve iyileşen iş ortamı, her biri kilit ekonomik sektörlerde dönüştürücü büyümenin kilidini uzun vadeli trendle destekleniyor.

Gelirler artıyor ve tüketici pazarında yeni iş fırsatları doğuyor. Afrika sanayileşiyor, Üreticiler işlenmiş gıdalardan otomobillere kadar her şeyin üretimini hızlandırırken, Afrika sanayi devrimi yolda. 

Bacasız endüstriler arasında Turizm gibi devam eden gelişim gösteren sektör birer fırsat.    



Afrika altyapı açığını kapatmaya çalışıyor, zayıf altyapı, Afrika'da yatırım ve büyümenin önündeki en önemli engellerden biridir. Ancak önemli ilerlemeler kaydedildi. Tarım ve kaynak zenginliğini serbest bırakacak yenilikler mevcut. Afrika uzun zamandır hem tarım hem de maden kaynaklarındaki zenginliğiyle biliniyor.. Artan dijital ve mobil erişim potansiyeli gün geçtikçe artıyor.

TABA  

Türkiye ve Afrika arasındaki ticari, sosyal, kültürel ve diplomatik ilişkileri güçlendirme hedefiyle 2012 yılında kurulan TABA, bugün her iki taraf arasında sürdürülebilir ve karşılıklı çıkarlar doğrultusunda ilişkiler geliştiren bir kurum olarak faaliyetlerine devam ediyor.

TABA, Endonezya’dan ABD’ye, Brezilya’dan Hollanda’ya kadar pek çok farklı ülkede üçlü forumlar düzenledi ve bu ülkelerin Afrika ile bağlantılarına önderlik etti.

 yilmazparlar@yahoo.com